2 Kasım 2017 Perşembe

Kabus !!!

1 Ekim 2017...

Hayatta en acı şey evladını kaybetmekmiş, daha önce çok büyük acılar yaşadık, ancak bu bambaşka birşeymiş... 
Evladımıza yetişemedik, torunumuza ve Tanya'ya da yetişemedik. Hayatta en önemli varlığımız oğlumuzun bize biricik emaneti, yaşama tutunmamızı sağlayan tek varlık olan Atalayımıza o travmayı yaşattığımız için de çok acılıyız, tüm gece, babasını kaybetmiş olan oğlunun yanında feryat figan ağlayan bir anneyle tek başına bıraktığımız ve Tanya'nın deyişiyle, 'annesini, tüm gece, bir damla gözyaşı dökemeden, teselli etmeye çalışan' bir çocuk olarak o kabus dolu geceyi Atalayımıza yaşattığımız için çok acılıyız. Keşke hemen haber alabilseydik, keşke Tanya ilk bize haber verseydi, ya da amcasını veya dayısını arasaydı, keşke acıyı birlikte paylaşabilseydik, ancak anlamlandıramadığımız ve hiçbir zaman  sorgulamak istemediğimiz bir nedenle, çook dolaylı bir yoldan ve çook geç haberimiz oldu yavrumuzu kaybettiğimizden...
 Sabah başlayan süreçten, akşam geç saatte haberimiz olduğundan, bulundukları şehir Lizbon'a direkt giden  tüm uçaklar kalkmıştı, gecenin bir saati çıktığımız yola, Barselona üzerinden aktarma ile, ancak sabah varabildik, ertesi gün yani...

Evlerine vardığımızda Atalay evde yoktu,  Tanya, Atalay'ı böyle bir günde sabah erkenden tek başına okula bırakmıştı, Tanya evde yalnızdı. Atalayımızı koşarak gidip okuldan aldık, bizi görünce çok sevindi, 'beni hiç bırakmazsınız değil mi ?' oldu ilk tepkisi. Seni asla bırakmayacağız Atalayım, asla, ne olursa olsun, ASLA...


Atalay'ın, geldiğimiz gün okulunda babasına yazdığı mektup...
''BABAM, SENİN İÇİN ÇOK ÜZÜLDÜK. BİR GÜN,  ORADA TELEFON SATILIYORSA AL, ÇÜNKÜ KONUŞURUZ. SEN DÜNYADA NEFES ALAMIYORSUN, BİZ SENİN GEZEGENİNDE NEFES ALAMIYORUZ 😟''.


Not. Bu not, aşağıda yazılan yoruma yanıttır. Eğer yavrumuzu kaybetmeseydik, 10 gün sonra Portekiz'de yanlarında olacaktık, biletimizi bile almıştık :
Oğlumla Portekiz'e gittikten sonra sürekli görüştük, en son görüşmemiz kaybettiğimiz günden bir gün önce oldu, bizi aradı ve Lisbon'da yapılacak araba yarışlarına gelmemizi istedi, biz de biletimizi aldığımızı sonrakilere gelebileceğimizi söyledik. Aramız çok iyiydi ve sürekli bizi arıyordu, whatsapp'tan görüşüyorduk, aşağıda Güneş'le son görüşmelerimiz ve Tanya'yı Güneş'in kaybından hemen sonra Güneş'in telefonundan ilk aramamız var.
Bu tür yazıların (yorumların) Atalay'a ilerde verebileceği psikolojik zararlardan dolayı (ATALAY'IN büyüdüğünde okuması için) açıklama yapma gereğini duydum... 

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gerçeklerle insanların anlatıkları şeyler aslında çok farklı olabilir...

HAYALERİMİZ KABÜSA DÖNDÜ....

Eşimin, Güneşimin, en büyük hayali biricik oğlumuza, Atalayımıza için Lisbonda yeni bir hayat kurmak ve yeni bir başlangıç yapmaktı ailemiz için. Bunu çok zor olacağını biliyorduk, ama ailesi için her türlü fedakarla katlamaya razıydık(Güneş bunun için öz anne ve babasından borç almak zorunda kaldı).

Yeni bir başlangıç, yeni bir hayat, yeni umutlar......

Her şey çok güzel başlamıştı; yeni bir ev; Atalayımız için yeni bir okul; ve sıcak bir yuva....

Sevgilim Güneş ailemiz için çok çabalıyor ve zor şartlarda ayakta kalabilmek için büyük bir mücadele ediyor. Varlıklı bir ailenin tek çocuğu olmasına rağmen ekonomik olarak yaşadığı sıkıntılar dolayı çok stres yaşıyordu. Elbette öz annesi ve babasından alındığı borç onun en büyük stres kaynağıydı...

Ve o kötü sabah hiç beklemedik şekilde benim ve oğlumuzun yanında hayatı kaybetti...

O gün ( Pazar 1 Ekim) Atalayımıza hayvanat bahçeye götürmeyi planlıyorduk. Atalayımla kahvaltı yaparken, Güneşim üst katta uyuyordu. Sonra bagırmaya başladı...koşarak üst katta çıktım ve fenalaştığı gördüm..yardım etmeye çalıştım ve hemen ambulansa çağırdım. Ambulans gelince sağılıkçılar Güneşe müdale etmeye başladılar ve beni odamızdan çıkardılar..Benim için bu süre de hayat durdu...sanki on sene bekledim...Çaresizce feryat ederek dua ettim eşime bir şey olmasın diye.....
Sonra eşime ambulans hastaneye getirdi. Bir süre sonra doktor beni çağırdı ve söyledi malesef eşinizi kaybetiniz........Dünyam karardı..gözlerim görmez oldu...kulaklarım duymaz oldu...dünyam yıkıldı......

Hemen Pınar Hanıma ve Aydın Beye aramaya çalıştım..Ama kandilerini Almanyada October Festivalinde oldukları için ulaşamadım...Daha sonra Portekizde avukatımıza ve Türkiyede dostlara haber verdim..

İlk babasız gecemizde Atalayımla sım sıkı sarıldık ve birbirimize söz verdik : birbirimize destek olacağımıza, birbirimize güç vericeğimize, kimseye muhtaç olmadan dim dik ayakta duracağımıza ve en önemlisi ANNE-OĞUL arasına kimseye sokmayacağımıza soz verdik...

Bu olayların en acı tarafıda Güneşin annesi, Pınar Hanımla küs şekilde hayatta veda etmesidir. Hiç bir zaman annesinden yeterli sevgi, ilgi, şefkaat görmemekten Güneş her zaman şikayet etmişti. Bütün hayatı boyunca annesinde ve babasından uzak bir hayat kurmaya çalıştı(Ankara, Avustraliya, Ukrayna, Portekiz).

Oğlu hayatayken onu görmeyen gözler şimdi vicdanları sızlayıp acı çekiyor.

Güneşimin en büyük hayali Atalayımıza Portekizde önce oturma izni almak sonra vatandaşlık kazanmak. Güneşim vefat ettikten sonra Pınar Hanım ve Aydın Bey öz oğllarına verdikleri BORCU geri almak istemişler. Bu yüzden Portekizde kazanmış olduğumuz oturma izini kaybettik....

Güneşimin Atalayımız için hayaleri ve çabaları boşa gitti...

Bir aile düşünün...kendi öz oğluna borç veren ve o vefaat ettikten sonra bu borcu öz torunundan tahsil eden...

Bazen gerçekler acı olabilir, ama herkesin bilmesi gerekir...........